Herkes Kano Yapabilir mi? Bir Yolculuğun İçinde Kendini Bulmak
“Size bir hikâye anlatmak istiyorum…” diye başladım bir akşamüstü dost meclisinde. Gözler bana çevrildiğinde, içten bir nefes aldım ve kano yapmanın sadece suyun üzerinde kürek çekmekten ibaret olmadığını, aslında bir insanın kendini bulma yolculuğu olduğunu anlatmaya karar verdim.
Rüzgârla Başlayan Hikâye
O gün göl kıyısında buluşmuştuk. Dört kişiydik: Ali, Elif, Murat ve Zeynep. Hepimiz farklı hayatlara sahip, farklı amaçlarla oradaydık ama aynı sorunun peşindeydik: “Herkes kano yapabilir mi?”
Ali mühendis kökenliydi; analitik düşünen, çözüm odaklı bir insandı. Ona göre kano, planlama ve stratejiden ibaretti. “Doğru açıyla kürek çekersen, akıntıya karşı durmayı öğrenirsen, herkes yapabilir,” derdi.
Elif ise öğretmendi; insanlara dokunmayı seven, empatisi güçlü bir kadındı. Onun gözünde kano yapmak, doğayla uyum içinde olmak, suyla dostluk kurmaktı. “Herkes yapabilir çünkü bu bir yetenek değil, bir bağ kurma meselesi,” diye fısıldardı.
İlk Deneme: Suya Atılan Cesaret
O gün Zeynep ilk defa kano yapacaktı. Daha önce hiç su sporuyla ilgilenmemişti. Ellerinde kürek, gözlerinde endişe vardı. “Ya düşersem? Ya yapamazsam?” diye soruyordu. Murat hemen devreye girdi. Soğukkanlı ve stratejik düşünmeye alışkın bir yapısı vardı. Ona göre mesele teknikti. “Dengeni koru, gövdeni sabit tut, kürekleri ritimli kullan… Gerisi gelir,” dedi.
Ama Zeynep hâlâ tereddütlüydü. İşte o anda Elif yanına geldi, diz çöküp göz hizasında konuştu: “Su seni kabul eder Zeynep. Düşersen yeniden kalkarsın. Kürek çekmek hayat gibidir; bazen zorlanırsın ama devam edersen, sonunda dengeyi bulursun.”
O sözlerle Zeynep’in yüzünde bir tebessüm belirdi. Belki de asıl mesele teknik değildi; cesaret etmekti.
Akıntıya Karşı Mücadele
Kano yolculuğuna başladığımızda su durgundu, ama kısa süre sonra sert bir rüzgâr çıktı. Kürek çekmek zorlaştı. Ali’nin planları suya düşmüş gibiydi. “Bu şartlarda ilerleyemeyiz,” dedi kararlı bir sesle. O an Murat devreye girdi: “Rüzgârı arkamıza alırsak yönümüzü değiştirebiliriz. Bu bir strateji meselesi.”
Ama Elif farklı bir şey önerdi: “Belki de durmamız gerekiyordur. Bazen doğaya karşı değil, onunla birlikte hareket etmeliyiz.”
Bu fikir ilk başta garip gelse de hepimiz durduk. Su yüzeyinde, rüzgârın ritmine teslim olmuş bir şekilde süzülürken Zeynep’in sesi duyuldu: “Ben düşmedim. Hatta hiç düşünmediğim kadar güçlü hissediyorum.” O anda hepimiz anladık ki mesele ne güçte ne de teknikteydi. Mesele, suyla uyum sağlamaktı.
Herkes İçin Bir Yolculuk
Yolculuk sonunda kıyıya vardığımızda, hepimizin aklında aynı düşünce vardı: Evet, herkes kano yapabilir. Ama bu, sadece fiziksel bir aktivite değil; bir içsel keşifti. Kimimiz için strateji, kimimiz için teknik, kimimiz için sabır ve kimimiz için bağ kurmaktı.
Ali için kano yapmak, planlamanın ve analizin gerçek dünyadaki karşılığıydı. Elif için ise doğayla insan arasındaki o görünmez bağın bir yansıması. Zeynep içinse korkularla yüzleşip kendine inanmanın bir simgesiydi.
Sonuç: Suyun Anlattığı Hikâye
“Herkes kano yapabilir mi?” sorusunun cevabı artık bizim için çok netti: Evet, çünkü kano yapmak bir beceriden çok daha fazlasıdır. Cesaret etmektir. Doğayla uyum kurmaktır. Başaramama korkusuna rağmen kürek çekmeye devam etmektir.
Tıpkı hayat gibi… Herkesin kendi rotası, kendi akıntısı vardır. Ve yeter ki suya inmeye cesaret edelim, hepimiz kendi kanomuzla hayallerimizin kıyısına ulaşabiliriz.
Belki de şimdi sıra sizde… Siz de suya inmeye, kendi hikâyenizi yazmaya hazır mısınız?